Yusuf Özkan / Lahey
Hollanda’daki erken genel seçimde resmi olmayan sonuçlara göre büyük başarı elde ederek birinci parti olan aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’in, sandık çıkış anketleri sonrası verdiği ilk tepki, “Hala kolumu çimdiklemem gerekiyor, o kadar çok sandalyemiz var ki, iki katına çıktık” oldu.
Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında oylarını arttırdığı belirtilen aşırı sağcı liderin kendisi de dahil, Hollanda’daki birçok kimse bu sonucu beklemiyordu.
Politikalarını göç ve İslam karşıtlığı üzerine kuran aşırı sağcı lider, keskin dili, meclis ve televizyon tartışmalarında kullandığı sokak ağzıyla, her zaman dikkatleri üzerine çekmeyi başaran bir isim oldu.
Yaklaşık 20 yıldır siyasetin içinde bulunan Wilders, kamuoyu yoklamalarında önde görülse de, daha önce hiçbir seçimde ipi önde göğüsleyememişti.
Birkaç küçük parti dışında, ana akım siyaset, Kuran’ın yasaklanması ve camilerin kapatılması gibi “anayasal çerçeve dışına taşan” vaatleri nedeniyle Wilders ile hükümet ortaklığına yaklaşmadı.
Temmuz’da Mark Rutte başkanlığındaki koalisyon hükümetinin, göç ve sığınma planı üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle düşmesi, Wilders’e aradığı siyasi ortamı hazırlamış oldu.
Sınırları kapatmayı, Hollanda’ya sığınmacı akınını durdurmayı ve Suriyeli sığınmacıları geri göndermeyi her fırsatta vurgulayan Wilders’in temel politikası olan göç sorunu, 22 Kasım seçimlerinin ana gündem maddesi oldu.
Katı sığınma ve göç planının mimarı olan Güvenlik ve Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz’ün, Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD) liderliğine seçildikten sonra Wilders ile koalisyona yeşil ışık yakması, seçmenin dikkatini yeniden aşırı sağcı lidere çevirdi.
Ilımlı dil
60 yaşındaki tecrübeli politikacı, bu açıklamanın ardından “daha ılımlı” bir dil kullanmaya özen gösterdi.
“Hollanda’daki herkesin Başbakanı” olmak istediğini belirten Wilders, seçim programında yer alan “Kuran’ın yasaklanması” planının “öncelik olmadığını” dile getirdi.
“İslam DNA’mızı asla terk etmeyecek, ancak önümüzdeki hükümet döneminde öncelik artık açıkça başka meselelerde olacak” diyen Wilders, Hollanda’nın şu anda “İslam’ı geri itmekten daha büyük sorunları bulunduğunu” vurguladı.
Özellikle koronavirüs salgını ve Ukrayna savaşı sonrası ekonomik olarak daha da gerileyen alt ve orta gelir gruplarına umut veren vaatlerde bulunan aşırı sağcı lider, sosyal güvenlik, sağlık ve sığınma konularına daha fazla öncelik vereceklerini vurguladı.
Hollandalı emekliler haftada bir et yiyebilirken, yer bulunamadığı için yolcu gemilerinde barınan sığınmacıların lüks içinde yaşadığını savunan aşırı sağcı lider, ülkenin her kuruşunu, sığınmacılar yerine, halka harcama sözü verdi.
Siyasi yorumculara göre, son yıllarda özellikle Rutte hükümetlerinin uyguladığı neo-liberal politikalara öfke duyan geniş halk kesimleri üzerinde Wilders’in bu söylemleri karşılık buldu.
‘Tek kişilik parti’
Wilders, sol ve sol liberal partilerin “iklim değişikliği” ısrarına da karşı çıkarak, bu önlemlerin tarım ülkesi Hollanda’ya yararı olmadığı savına, seçmenlerini inandırmayı başardı.
Geert Wilders, bu başarıya kendisi bile inanmakta zorlandı. Çünkü, medya önüne çok fazla çıkmayan aşırı sağcı lider, örgütlü bir siyasi mücadele yürütmedi.
Uzun süre PVV’nin tek üyesi kendisi oldu. Siyasi faaliyetlerini büyük ölçüde eski adı Twitter olan sosyal medya platformu X’te sürdüren Wilders, “tek kişilik bir parti” görünümü sergiledi.
Söylemleri bazı seçmenlere hoş gelse de, hiçbir zaman hükümet oluşumlarında yer alamadı.
Mark Rutte liderliğindeki ilk hükümete dışarıdan destek veren PVV liderinin, bir süre sonra bu desteğini geri çekmesi, Hollanda siyasetinde kendisine karşı güvensizlik yarattı.
Wilders, 6 Eylül 1963’te Hollanda’nın güneyindeki Venlo kentinde Doğu Hint Adaları kökenli bir ailede dünyaya geldi.
Koyu bir Katolik olarak yetiştirilen Wilders, reşit olduktan sonra kiliseden kaydını sildirdi.
Wilders’in özgeçmişinde yer verdiği önemli ayrıntılardan biri de lise öğreniminin ardından gittiği İsrail’deki günleri.
Wilders, 1980 ile 1982 yılları arasında gönüllü olarak Moşav adı verilen bir Yahudi tarım yerleşkesinde çalıştı.
Hollanda’ya döndükten sonra açık üniversitede hukuk eğitimi alan Wilders, 1989’da liberal sağcı VVD’ye üye oldu.
Aşırı sağcı lider, 1997 yılında VVD’den Utrecht Belediye Meclisi üyesi oldu. 1988 yılında da aynı partiden milletvekili seçildi.
‘Türkiye’nin yeri Avrupa değil’
VVD’yi “yeterince sağcı ve muhafazakar olmamakla” eleştiren Wilders, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusundaki sert muhalefeti nedeniyle parti yönetimiyle görüş ayrılığına düştü.
“Türkiye’nin yeri Avrupa değil. Üyelik müzakereleri derhal durdurulsun” önerisi, VVD yönetimi tarafından kabul edilmeyince, partisinden istifa etti.
Bir süre bağımsız kalan Wilders, 2006 yılında Özgürlük Partisi’ni kurarak, milletvekilliği görevini kendi partisinde sürdürdü.
Politikalarını İslam ve göç karşıtlığı üzerine kuran aşırı sağcı lider, İslamlaşmayı önleme, Kuran’ı yasaklama ve camileri kapatmayı hedef olarak belirledi.
Yapımcılığını üstlendiği “Fitne” adlı filmde, çıplak bir kadının üzerinde Kuran ayetleri yer aldığı gerekçesiyle Müslümanların tepkisini çeken Wilders, ölüm tehditleri nedeniyle uzun süre yoğun güvenlik önlemleri altında yaşamak zorunda kaldı.
Wilders, İslam’a hakaret suçlamasıyla açılan davalardan beraat etti.
Aşırı sağcı lider, 2014 yılındaki yerel seçim propagandası sırasında da Hollanda’daki Fas toplumunu hedef aldı. “Hollanda’da daha az Faslı” çağrısı yapan Wilders, yeniden davaların hedefi oldu.
“Toplumun belli bir kesimine hakaret ve ayrımcılıktan” suçlu bulundu. Ancak temyiz mahkemesi, “demokratik yıllarla seçilmiş bir politikacı olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle yüksek bedel ödediği” gerekçesiyle Wilders’e ceza vermedi.
Geert Wilders’in partisi, 2017 seçimlerinde 20 milletvekili çıkararak, ana muhalefette yer aldı, ancak sonraki seçimlerde bu başarısını sürdüremedi.
Danimarka’daki “karikatür krizi” tartışmalarının ardından, 2019 yılında Hollanda Meclisi’nde sergilenmek üzere “Muhammed Peygamber karikatür yarışması” düzenleyeceğini açıklayan Wilders, istihbarat ve güvenlik birimlerinin uyarısı üzerine bu kararından vazgeçti.
Ariel Şaron hayranı
Gençlik yıllarında kaldığı İsrail’de eski Başbakan Ariel Şaron’un politikalarından etkilenen Wilders, her fırsatta bu isme duyduğu hayranlığı yineledi.
Şaron’un ölümünün ardından Hollanda Temsilciler Meclisi’nde saygı duruşu yapılmasını öneren aşırı sağcı lider, eski İsrail Başbakanını, “kahraman, mükemmel bir general ve politikacı” olarak nitelendirdi.
Wilders, İsrail’e giderek Şaron’un cenaze törenine katıldı.
Hollanda İstihbarat Teşkilatı’nın 2009 – 2010′ yıllarında Geert Wilders’in İsrail bağlantılarını araştırdığı medyaya yansıdı.
Wilders, yıllardır hayalini kurduğu başarıya nihayet ulaştı ancak Hollanda’yı yönetip yönetemeyeceği hala belirsiz.
Koalisyonda çoğunluğu oluşturan partiler, Wilders ile hükümet ortaklığı konusunda istekli değil.
PVV lideri, seçim zaferinin ardından, kendisini anayasal kuralları hiçe saymakla suçlayan Yeni Sosyal Sözleşme Partisi lideri Pieter Omtzigt’e, “Kuran ve camilerin yasaklanması gibi demokratik olmayan ya da anayasaya aykırı tedbirler almayacağız” mesajını gönderdi.
“Bütün Hollanda’nın Başbakanı olmak istediğini” yineleyen Wilders’in işbirliği çağrısı, diğer sağ partilerde karşılık bulacak mı, bunu ilerleyen günler gösterecek.